aile içi sex partileri

TECAVÜZ OYUNUBazı yerel sorunlar sebebiyle, memleketlerini terk edip bu kente göç etmek zorunda kaldıkları sırada, en büyükleri olan ablaları bile henüz yedi yaşlarındaydı. Ablasından bir yaş küçük olan abisi henüz okula bile başlamamıştı. En küçükleri olan o da üç yaşlarında filandı. Anneleri, onların evden dışarı çıkıp yabanın çocuklarıyla oynamalarına izin vermediği için, evin içinde, kendi kendilerine oynamaktan başka bir seçenekleri yoktu. Babaları, beş boğazı doyurabilmek için sabah erkenden, ekmek peşinde, evden çıkıp gidiyordu. Anneleri, onlar ayakaltından çekilmedikçe doğru dürüst çalışamadığı için, karınlarını doyurup bir odaya sokuyor, fazla gürültün yapmadan kendi kendilerine oynamalarını istiyordu. Ondan sonradır ki temizlikmiş, çamaşırmış, bulaşıkmış, yemekmiş, bitip tükenmek bilmeyen ev işlerine yetişmek telaşıyla oradan oraya koşuşturup dururdu. Çamaşır yıkayacağı zamanlar da, fazla bir yedekleri de olmadığı için, çocukların üzerlerindekini de çıkarıp almak zorunda kalıyordu. O zaman, onları banyoya sokar, iç donları dışında, bütün giysilerini çıkarıp alırdı. Banyolarında yer yer fayansları dökülmüş eski bir küvet vardı. Onları çıplacık, içini ılık su doldurduğu küvete sokar: “Şimdi siz kendi kendinize yıkanmaya bakın, ben daha sonra gelip sizi çıkarırım.” deyip işinin başına dönerdi. Yalnız kalınca, küvetteki suyun içinde oynaşmaktan başka yapabilecekleri pek fazla bir seçenekleri olmuyordu.Galiba, onların cinsellikle tanışmaları da bu, banyoda yalnız kaldıkları zaman giriştikleri masum oyunlarla başlamıştı. Bacaksızlar, suyun içinde oynaşırlarken, donlarını aşağı indirip kaldırarak, birbirlerine cinselanlarını göstermeye nasıl başladıklarını, pek anımsamıyordu ama bu oyunu hayli eğlenceli buluyorlardı. Bazen, galiba ablalarının teşviki ile donlarını tamamen çıkarıp attıkları da oluyordu. Başlangıçta, sadece meraklı bakışmalarla başlayan cinsel arayışları, zamanla, suyun içinde itişip kakışırken, birbirlerine dokunmalarıyla daha zevkli bir hal almaya başlamıştı. En çok da, bu oyun sırasında, abisinin pipisinin sertleşip dikleşmesi hoşlarına gider, bakıp bakıp gülmekten kırılırlardı. Annelerinin, bazı günler onları evde yalnız bırakıp çarşıya filan gittiği de oluyordu. Annelerinin yokluğunda, abisi ile ablası, onu uzun süre meşgul edecek bir bahane uydurup, en küçükleri olduğu için olacak, onu yanlarına almadan, odalardan birine giriyor ve uzun süre ortadan kayboluyorlardı. Ama o, onların içerde, bu kadar uzun süre, yalnız başlarına ne yaptıklarını merak etmekten de kendini alamıyordu. Sonunda, bir gün daha fazla dayanamamış ve kendisini dışarıda yalnız bırakmalarının verdiği hınçla, onların bulunduğu odaya girivermişti. Onların, çırçıplak bir halde, banyoda birlikte oynadıkları oyuna benzer bir oyun oynadıklarını görünce oldukça şaşırmıştı. Kendisini, bu oyuna katmamalarına da bir anlam verememişti. Onlar onun ansızın içeri girivermesiyle, oldukça şaşırmış görünüyorlardı. Ancak bu şaşkınlıkları pek de uzun sürmemişti. Ablası, hiç bozuntuya vermeden gayet sakin bir şekilde, gülümseyerek: -Bak, birlikte oynayabileceğimiz yeni bir oyun hazırlıyoruz. Demişti. Göreceksin bu oyun şimdiye kadar oynadığımız oyunların hepsinden daha güzel ve heyecanlı. Bak şimdi, abin yakaladığı bütün kızlara tecavüz eden kötü bir adam olacak. Biz de bu tecavüzcünün elinden kurtulmaya çalışan kızlar olacağız. O, birimize tecavüz etmeye çalışırken, diğerimiz atılıp adamın elinden onu kurtarmaya çalışacak. Biz de bu yeni oyunu deniyorduk. Üçümüz çok eğleneceğiz. Haydi, gel sen de bize katıl. İstersen şimdi de abinin yakalayıp tecavüz etmeye kalkacağı kız sen ol. Ben de seni kurtarmaya çalışayım. Göreceksin çok eğlenceli ve heyecan verici bir oyun bu.Küçük kız, oyunun mahiyetini pek de iyi anlayamamıştı ama oyunlarına onu da almaları hoşuna girmişti. Memnuniyetle kabul etti tabii. Ve oracıkta başlayan bu ‘tecavüz oyunu’ öylesine hoşlarına gitmiş, öyle bir alışmışlardı ki, yıllarca sürüp gitmiş, bu oyundan başka oyun oynamaz olmuşlardı. Akılları fikirleri hep bu oyunda oluyor, oynayabilmek için her fırsattan yararlanıyor, hatta fırsatlar yaratıyorlardı. O da oyundaki ‘tecavüze uğrayan kız’ rolünü o kadar benimsemiş ve alışmıştı ki, yaşı ilerledikçe, abisi gerçeğe yakın bir maharetle tecavüzcü rolü oynarken, sanki gerçekten tecavüze uğrayan bir kızmış gibicesine, çığlıklar atarak, çırpınıp kıvranmaya başlıyordu. Bu arada ablası da, sözde onu kurtarmak için, abisinin üzerine atılıyor, bu hengâme içinde, her şey birbirine karışıyor, yerlerde çığlık çığlığa yuvarlanıp duruyorlardı. Tecavüze uğrayan kız olma sırası ablasına geldiği zamanlar, nedense, ablasının isterik çığlıklarına, çoğu kez, garip iç çekişleri ve hırıltılı inlemeler de karışıyor, kendisinin araya girme çabaları pek de önemsenmediği için, kurtarma çabaları yetersiz kalıyor, abisi ablasına tecavüz ederken, oyun sanki doğal bir gerçeklik kazanıyordu. Kimsenin, onların oynadıkları bu erotik oyundan haberi bile olmamıştı. Bilinçaltı bir hassasiyetle, zevkle oynadıkları bu oyunu, herkesten saklamayı becermişler, kimse olanların farkına bile varmamıştı. Anneleri, fazla gürültü yaptıklar zaman, bağırıp sessizce oynamalarını söylüyordu ama içerde kendi kendilerine oynayıp onu rahat bıraktıkları için de pek karışmıyor, hatta memnun bile oluyordu. Bu durum, yıllar sonra, abisinin girdiği meslek lisesine başlamak üzere kasabadan ayrılıncaya kadar, böylece sürüp gitmişti. Abisinin yokluğu sırasında, o pek sevdikleri oyundan mahrum kalmaları hiç de hoşlarına gitmemişti. Yaşları ilerledikçe daha bir çekici hale gelen tecavüz oyunlarının onlara sağladığı o harika heyecanı, o garip zevki aranmaya başlamışlardı. Annelerinin evde olmadığı bir gün, ablasının teşviki ile soyunup eskiden abileriyle oynadıkları oyuna benzer şeyler yapmaya başlamışlardı Çıplacık, altlı üstlü yerlerde yuvarlanıp birbirlerine temas etmeleri de oldukça zevkli olmaya başlamıştı. O kadar ki ablası, bazen, bu oyuna kendisini öylesine bir kaptırıyordu ki, gözleri kayıyor, abisinin tecavüz oyunu sırasında yaptığı gibi, onu mıncıklayıp hırpalarken inleyip kıvranmaya başlıyordu. Sonrasında ise, ona sıkıca sarılıp uzandığı yerde bitkin ama memnun bir unlukla öylece kalakalıyordu. Doğrusu aranırsa, oyun bu şekle dönüştüğü andan itibaren, küçük kızın da ablası kadar heyecanlanıp zevk aldığı ortadaydı. Ablasıyla gerçekleştirmekten bunca zevk aldıkları bu oyun da, bir gün anneleri ansızın içeri giriverip, onları bu durumda, çırılçıplak yakalamasına kadar sürüp gitmişti. Kadıncağız, olduğu yerde dona kalmış, sonrasında da öylesine sert bir tepki göstermişti ki, bu hali onları gerçekten, çok kötü bir şey yaptıklarına inandırmıştı. Doğrusu aranırsa artık oyun bahanesine sığınmalarına rağmen, yaptıklarının ne olduğunu, çok iyi bilecek yaşa da gelmişlerdi. Ancak, annesinin o şiddetli tepkisi, yaptıklarının anlamı ile yüzleşmelerini sağlamış ve bu da onları, gerçekten oldukça utandırmış ve bir daha da bu oyunu tekrarlama cesaretini bulamamışlardı. Araya yıllar girince, bir zamanlar oynamaktan büyük bir zevk aldıkları bu oyunları unutmuş oldukları bile söylenebilirdi. O da bu sözde tecavüz oyunlarının da bir daha tekrarlanabilme fırsatının doğabileceğini bile pek zamiyordu. Ne de olsa büyümüşler, oyunun gerçek mahiyetini kavrayabilecekleri, onlu yaşların cinsel bilincine de ulaşmışlardı. Her şey unutmaya çalıştıkları eski anıların arasında kaybolup gitmeye bile başlamıştı. Abisinin meslek lisesini bitirdiği senenin yazı oldukça sıcak geçiyordu. Evin içinde, abisi kısacık bir şortla, kızlar ise sadece ince birer entari ile dolaştıkları halde, gene de sıcaktan bunalmaları pek önlenemiyordu. Abilerinin, üniversite giriş sınavlarına girmek için, kasabadan ayrılmasından birkaç gün önce anneleri, onları evde bırakıp uzak bir semtteki akrabalarını ziyarete gitmişti. Evde yalnız kalınca, abisi ile ablasının konuşmaları dönüp dolaşıp çocukluk yıllarının o en hoşlandıkları tecavüz oyununa gelmişti. Ve o yıllarda oynamış oldukları bu oyunu anımsayıp yâd ederken garip bir şekilde heyecanlanmaya başladıkları da gözünden kaçmıyordu. Abisi ile ablası birbirlerine takılmaya, itişip kakışmaya kadar vardırmışlardı işi. Hatta gitgide daha da ileri gitmeye, sanki o eski oyunları tekrarlamak istermişçesine bir havaya bile girmeye başlamışlardı. Onlar itişip kakışırken, o da ablasının ince entarisinin altında, iç donunun olmadığını da fark edince, bu itiş kakışın sonun nereye varacağını da anlamaya başlamıştı. Ne de olsa, o masum çocukluk oyunlarının, gerçek mahiyetini bilecek kadar büyümüştü artık. Onlar cilveleşip oynaşmayı sürdürürken, ona da imalı bir şekilde takılmaya, hatta orasından burasından çekiştirip aralarına almak için uğraşmaya başlamışlardı. Ne kadar tereddüt ederse etsin, gittikçe laubalileşen bu davranışlarının sonunun nereye varacağını hissediyor, garip bir şekilde içinde kıpırdanmaya başlayan belli belirsiz bir arzu ile heyecanlanmaktan da kendisini alamıyordu. Ancak hicabı arzularından baskın geliyor, bu yaşta, böylesi cinsel bir oyuna katılmayı kabul edemiyordu bir türlü.En sonunda, abisi yanına gelip ona sarılmış ve yanağını okşayıp saçlarını öperken ağzını kulağına yaklaştırıp fısıldamaya başlamıştı: -Neden tereddüt ediyorsun ki? Bu oyundan ne kadar hoşlanıp zevk aldığımızı unuttun mu yoksa?” O ne kadar kabul edemese de, abisi kulağına fısıldamaya devam ederken, ensesinde hissettiği sıcak nefesinin içini gıcıklamasına da bir türlü engel olamıyordu. Abisi:-Kız, sen yaşına göre, gerçekten bayağı büyümüş, nefis bir kadın olmuşsun. Hem biliyor musun, pek de gelişip güzelleşmişsin. Haydi, ben gitmeden, son bir oyun daha oynayalım. Zaten, ben yokken bile, ablanla kendi kendinize oynamaya devam etmişsiniz. Bak hazır ben de buradayım neden oynamayalım ki?” Son bir gayretle:-Hayır istemiyorum. Demişti. Öyle oyunlar oynamak istemiyorum ben artık. Beni bırakın, siz ablamla kendi başınıza da oynayabiliyorsunuz nasıl olsa. İsterseniz siz oynayın.O zaman, ablası biraz hırçın bir şekilde yanına gelip kolundan yakalamış ve: -Evet, sen olmasan da biz oynayabiliriz ama oğlan, kafayı sana takmış bir kere. Eskisi gibi üçlü olmasını, senin de bize katılmanı istiyor. Derken, ablasının sesindeki belli belirsiz hasedi de hisseder gibi olmuştu. Biraz kızmışçasına devam etmişti ablası:-Neden nazlanıp duruyorsun ki? Yıllarca aynı şeyi yapmadık mı? Şimdi mi utanacağın tuttu? Oğlan, kaç zamandır, senin de bize katılman için ısrar edip duruyor işte. Bunca yıldır yaptıklarımızdan sonra, şimdi onu nasıl reddedebiliriz ki? Zaten senin de için gitmiyor değil ya neyse… Kabullenmek istemiyordu ama abisinin arzu dolu bakışlarından acayip bir şekilde etkilenmiş, kalbinin hızlı hızlı çarpmaya başlamasına da engel olamıyordu. Bir yandan, utanç içinde, reddetmeğe uğraşırken, bir taraftan da içinde beliren garip bir isteğin onu kabule zorladığını saklayamıyordu. Onun bu halini fark eden abisi, dudaklarında beliren garip ve çarpık bir gülümsemeyle yavaşça yanına sokuldu. Abisinin, kısılan gözlerinde fark ettiği arzu ve ihtiras, içinin ürpermesine ve utançla gözlerini kapatmasına sebep oldu. Ürkek bir çekingenlikle ona sarılan abisinin sıcak nefesi yüzünde dolaşmaya başlamıştı bile. Sonrasında da dudaklarının buluştuğunu hissetti. Artık bir daha tekrarlanmayacağını sandığı o eski tecavüz oyununun, şimdi yeniden başlayıvermiş olmasını, biraz utanarak ama içinden gelen gizli bir arzuyu da yenmeyi başaramadan kabullenmek zorunda kalıyordu. Abisinin hınzırca yönlendirmesi ile yerdeki halının üzerine uzanıvermiş olarak buluvermişti kendisini. Yerde yuvarlanırlarken, abisi şortunu da çıkarmış olacak ki, çıplaklığını vücudunda hissetmemesine imkân kalmamıştı. Olacaklardan kaçınması gerektiğini biliyordu ama içinde kabaran o önleyemediği güçlü arzu ona, abisinin arzularına cevap vermekten başka bir seçenek bırakmıyordu. O ara abisinin, kendi donunu da çıkarıp attığını fark etmedi değil ama bunu da oyunun bir gereği olarak algılamayı yeğledi. Dayanılmaz bir arzunun pençesinde kıvranmaya başlamıştı. Oğlanın altında kıvranırken attığı küçük çığlıkların, oyunun gereği olduğundan bile pek emin değildi. Abisi, ona sahip olurken, öyle bir hırpalıyor, gösterdiği telaş ve hırsla canını öyle bir yakıyordu ki, bu tecavüz oyununun gerçeğe dönüşmesini önlemesinin mümkün olmadığını da anlıyordu artık. Bir ara canı öyle bir yandı ki, bu sefer gerçekten, çırpınıp bağırmaya başladı. Ancak ona tecavüz eden erkeğin, onunkine karışan, hırıltılı ılık nefesi, dudaklarında, boynunda, göğüslerinde dolaşan sıcak dudakları, onun feryatlarını zevk çığlıkları haline dönüştürmesini geciktirmemişti. İçine yuvarlandığı kocaman zevk dalgaları arasında, çırpınırken kendisini tamamen bırakıverdi. Sonunda, abisi derin bir iç çekişiyle üzerine yığılırken, o da yattığı yerde öylece hareketsiz kalakaldı.Öylece oldukları yerde hareketsiz yattılar bir müddet. Sonra abisi, üzerinden yana kaydı, yavaşça ayağa kalktı ve mahcup bir sünepelikle, suçlu suçlu, sinsice odayı terk edip gitti. Bütün bunlar olup biterken, bir ara, ablası onları ayırmaya gelecek gibi olmuş, ancak erkeğin, bakışlardaki şiddetten irkilip olduğu yerde donakalmıştı. Oğlan odayı terk edinceye kadar da yerinden kıpırdayamamıştı. Ancak o çıkınca yanına gelebildi. Biraz da endişeli bir telaşla, yerde bulduğu donu ile onu silmeye başladı. O, hâlâ, gözleri kapalı, felç olmuşçasına hareketsiz, olduğu yerde yatıyordu. Ablası, sakin olmasına çalıştığı bir sesle: -Haydi, kalk artık! Oldu bir kere, demişti. Kan filan da yok; sana pek bir zarar verememiş anlaşılan. Galiba istediğini tam da gerçekleştiremeden olup bitmiş her şey. Sonra da, onu temizlemekte kullandığı, donu da alıp abisinin ardı sıra odayı terk edivermişti. Ablası: “Kan filan yok.” demişti ama onu sildiği donunu da beraber alıp götürmüştü. O donunu, bir daha da görememişti.Gerçi önceleri, kendisine bunu yapan abisine, biraz kızmış, bir hayli de üzülmüştü ama oyunu o kadar ileri götürdüğü için, hiçbir zaman darılmamış, nefret filan da etmemişti ondan. Abisi ile birbirlerine karşı besledikleri sevgi, dostluk ve samimiyetlerinden de hiçbir şey kaybetmemişlerdi. Abisinin, kendi olağanüstü ateşli dişiliğinden kaynaklanan, cinsel cazibesinin etkisiyle böyle davranmaktan kendini alamamış olduğuna inandırmıştı kendisini. Bu durumda da, böylesine dayanılmaz bir cinsi cazibeye sahip olduğu için, kendisinin de onun kadar suçlu olduğunu kabul etmek zorunda kalmıştı. Öyle ya, sonradan tanıştığı bütün erkekler de ona, çok seksi dayanılmaz bir kadın olduğunu söylememiş, onunla birlikte olmak için can atmamışlar mıydı? Bu kadar cazibeli bir dişi olmasında kendisinin de bir suçu yoktu aslında. Yaratan öyle yaratmıştı işte. Bundan pek memnun olmadığını söylemek de mümkün değildi doğrusu.

Bir cevap yazın